Her sürekli etkinliğin, kendine biçtiği göreve, kurumsal tanımına göre bir duruşu vardır ya da olmalıdır. Bu gereklilik festivaller için de geçerlidir. 20. Uluslararası Antalya Piyano Festivali'nin tanıtım bülteni elime ulaştığında, bu klasik “piyano” festivalinin açılışında bir “pop şarkıcısı”nın sahneye çıkacak olduğunu görünce bu gerekliliği anımsadım ve üzerine yazmaya karar verdim.
Antalya Piyano Festivali Fazıl Say'ın sanat yönetmenliğinde ve Kadir Dursun'un organizasyonunda kurulmuştu, sahibi ise Antalya Büyükşehir Belediyesi'ydi. Antalya Belediyesi AKP'ye geçince, bir süre bu çizgi devam etse de, Fazıl Say'la birlikte sahneye çıkıp piyano da çalmış olan AKP'li Menderes Türel'in başında bulunduğu belediye, yukarlardaki havaya göre yön değiştirdi. Festivali İstanbul'dan bir “şirket” ile yapmaya başladı, sanat yönetmenliğine de şef Gürer Aykal getirildi.
Bu yeni dönemde Festivalin piyano ustalık sınıfları, gençleri eğitme vs. gibi toplumsal amaç ve uygulamaları kalkarken, programı da hafifledi, iki yıl üstüste aynı sanatçının çağrıldığı bile oldu!
20. Festivalle ilgili tanıtım bülteni elime ulaştığında gördüm ki, bir sanat yönetmeninden söz edilmiyor. Soruşturunca, son seçimde Muhittin Böcek'e geçmiş olan Belediyenin, Türel'in anlaştığı İstanbullu şirketle ilişiğini kestiğini, Sanat Yönetmenliği postunun da böylece ortadan kalktığını öğrendim.
16 Kasımda Festival açılışı, bültendeki şekliyle “ülkemizin başarılı baritonlarından Barbaros ve Şef Oğuzhan Kavruk yönetimindeki Symphonic Project ile yapacak.” Opera âlemini iyi kötü bilen, izleyen bir yazar olarak, soyadı da olmayan böyle bir baritonu hiç duymamıştım. İnternette yaptığım araştırma ile Barbaros Büyükakkan'ın adının “Pop sanatçılar” arasında yer aldığını gördüm. Birkaç üniversite bitirmiş, bunlar arasına İstanbul Üniversitesi DK opera-şan bölümünü de eklemiş, İstanbul gece piyasasında yeri olan bir şarkıcı. Ben de “bariton” diye tanıtılınca, opera şarkıcısı olduğunu sanmıştım. Biz, sahnelenen operalardaki bir rolü baştan sona sahnede çıkıp oynayan ve söyleyen kişileri ses rengiyle tanıtırız. Tenor, bariton, bas gibi… Ama konser pop olunca, Atatürk Kültür merkezi Aspendos Salonu dolacaktır mutlaka…
19 Kasım'da “piyano festivali”nde tulum ve kemençe ustası Selim Bölükbaşı, gene Şef Oğuzhan Kavruk yönetimindeki Symphonic Project ile sahneye çıkacak.
22 Kasım’da nihayet sıra piyanoya geliyor. Anıtsal piyanistimiz TC. Devlet Sanatçısı İdil Biret'in Antalya DSO eşliğinde vereceği konser, festival kapsamına alınmış. Tıpkı 29 Kasım'da caz piyanisti Kerem Görsev konserinde olduğu gibi.. 23 Kasım’da “dünyaca ünlü İspanyol piyanist ve besteci” , “ Piyanosuyla yepyeni bir Flamenko füzyonu yaratan ve eleştirmenler tarafından övgüyle söz edilen” diye tanıtılan Diego Valdivi Festivalde. Bu flamenkocu piyanistler, geçen dönemin kalıtı. Demek ki Belediye aynı çizgiyi bilerek ya da bilmeyerek sürdürüyor! 30 Kasım’da ise “dünyaca ünlü Rus piyanist” olarak tanıtılan Evgeny Grinko ile kapanacak Festival. Dünyayı bilmem ama Evgenl Grinko Türkiye'de tanınıyor ve ülkemizden iyi para kazanıyor. Yılda iki üç turnesi var çeşitli illere. En son, geçtiğimiz Ağustos'ta Konya, Ordu, Samsun, Mersin, Adana ve İstanbul Açıkhava'daydı. Bir arkadaşım Ankara'da gitmiş, “Başıbağlı kızlarla mini etekli kızlar adama büyük tezahürat yaptı” diye anlattı! Amelie film müziğinin bestecisi Yann Tiersen'in müziklerini taklit ettiği yolunda iddialar var.
Bunları yazmamın nedeni şu: Madem Antalya Büyükşehir Belediyesi, 20. yılı deviriyor, önümüzdeki 21. yıldan itibaren festivalin adını da değiştirsin “piyano” sözcüğünü kaldırsın ve Uluslararası Antalya Müzik Festivali desin..
Antalya'daki, Devlet Senfoni Orkestrası ile Devlet Opera ve Balesi'nin potansiyelini, müzisyen varlığını da dikkate alarak, “klasik müzik” çizgisini kaybetmeden, tekrara kaçmadan bir program anlayışı geliştirsin. Genç ve yurtdışında parlamakta olan müzisyenlerimizi ihmal etmesin. Tabii bunu yaparken bir sanat yönetmenine ya da danışmanlara ihtiyaç duyulacaktır. Kimi festivallerde rastlandığı gibi sakın programın büyük bölümünü hazırlamayı “uluslararası menecerlik şirketlerine” devretmesin. Tutumlu bir bütçeyle çok daha zengin bir program hazırlanabilir.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
14 Kasım 2019, Ankara